19. yüzyıla kadar ehil olmayan kişiler tarafından yapılan diş hekimliği mesleği, 1908 yılında İstanbul’da açılan ilk diş Yüksekokulu olan “Dişçi Mekteb-i Aliyesi” ile yeni bir döneme başlamıştır. Açılan ilk dişçilik yüksek okulu 1964 yılında tıp fakültesinden ayrılarak İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi kurulmuştur.
Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasındadır. Kişi başı ağız diş sağlığı harcaması Avrupa Birliği Ülkelerinde yaklaşık 220 Dolar iken ülkemizde 15 Dolar civarındadır. Ülkemizde ağız diş sağlığı hizmetlerine olan ihtiyaç çok yüksek olmasına rağmen, bu hizmetlere olan talep o oranda düşüktür. Bireylerin fiziksel sağlığı ise vücuttaki tüm organ ve dokuların sağlıklı olması ile mümkündür. Bu nedenledir ki ağız ve diş sağlığını bozan faktörler bireyin vücut sağlığını da doğrudan etkilemekte, diş çürükleri ile dişeti hastalıkları; kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, kemik erimesi, şeker hastalığı ve kadınlarda erken doğum ve düşük doğum ağırlığı risklerini artırmaktadır.
Dişlerin besinlerin parçalanması, öğütülmesi görevlerinin yanı sıra konuşmada ve görünümümüzde önemli etkileri vardır. Dişleri eksilmiş kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşır. Çiğnemede ve ısırmada da zorluklar yaşanır. Kötü ağız hijyeninin yol açtığı diş çürükleri ve dişeti hastalıklarından korunmada öncelikle kişiler kendi sağlıklarının bilincinde olmalı ve bireylerde düzenli fırçalama alışkanlığı, diş ipi kullanımı, beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi ve düzenli olarak diş hekimine gitme alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir.
Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır. Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Şekerli maddelerin içinde bulunan asit, diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde iltihaplanmaya başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir.
Çürükten korunmada sabah kahvaltı sonrası ve gece yatmadan önce 2’şerdakikalıketkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Fırçalama işleminde diş etlerine masaj yapacak tarzda dairesel hareketler yapılmalıdır. Fırçalarken aşırı kuvvet uygulamanın diş eti çekilmesine neden olacağı unutulmamalıdır. Kullanılan diş fırçaları 6 ayda bir değiştirilmelidir. Diğer yandan etkili bir diş fırçalama işlemi dişlerin görünen yüzeylerinin temizliğini sağlamakla birlikte, bakteri plağının diş aralarından uzaklaştırılmasını sağlamaz. Bu nedenle diş araları günde bir kez tercihen gün sonunda diş ipi ile temizlenmelidir. Diş ipi kullanmayı küçük yaşlardan itibaren alışkanlık haline getirmek gerekmektedir. Diş ipi günlük ağız bakımının ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Diş sağlığımız için beslenmemize de dikkat etmemiz gerekmektedir. Bol bol peynir, süt ve yoğurt tüketmeli, şekerli yiyecekleri tükürük akışının en yoğun olduğu ana öğünler sırasında yenmelidir. Sağlıklı ve güzel diş ve dişetleri için öğün aralarında da abur-cuburla değil elma, havuç gibi iyi yıkanmış, taze meyve ve sebze ile beslenmeliyiz.
Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır. Diş yüzeylerine diş hekimi tarafından flor uygulanması suretiyle dişler daha dirençli hale getirilir. Flor birçok besinde doğal olarak bulunan bir elementtir. Flor elementinin uygun dozda ve sürekli olarak ağız ortamında bulunması diş çürüğü oluşumunu engeller. Özellikle başlangıç halindeki çürüklerde diş minesinden kaybolan minerallerin tekrar kazanılmasını ve hasar görmüş diş dokusunun güçlenmesini sağlar.
Halk arasında süt dişlerinin önemli olmadığına dair yanlış bir inanış vardır. Süt dişleri çocuğun beslenmesinin yanı sıra düzgün konuşmasını da sağlamaktadır. Tedavi edilmeyen süt dişleri ağrı, koku, konuşma ve çiğneme zorluğu ve beslenme bozukluğuna sebep olur. Süt dişlerinin tedavi edilmeyip zamanından önce çekilmesi kalıcı dişlerin çapraşık çıkmasının ve çene gelişimindeki bozukluğun en önemli sebebidir. Bu sebeplerden dolayı süt dişleri nasıl olsa değişecek mantığı ile ihmal edilmemeli, belirli aralıklarla diş hekimi tarafından mutlaka kontrol edilmelidir.
SAĞLIK AĞIZDA BAŞLAR.